Ümit
Kireççi
---
JBC Yayıncılık, Marvel Comics en çok konuşan karakterinin
dört sayılık hikayesini başarılı bir Cenk Könül çevirisiyle cilt olarak
yayınlayarak çizgi roman okurlarının yüzünü güldürdü. Hatta insanların yüzü o
kadar güldü ki “Deadpool Marvel Evrenini Öldürüyor” (Deadpool Kills The Marvel
Universe) en çok satan çizgi romanlar sıralamasında ilk sıraya yerleşti.
Kıyafeti, ölümsüzlük gücü,
sırtındaki kılıçları, silah kullanımı gibi özellikleri tamamen DC Comics
karakteri Deathstroke’dan alınmıştır. Rob Liefeld, Deadpool’u onun komik bir
yansıması olarak yaratmıştır. Hatta her ikisinin de anti-hero oluşunun sebebi
de budur. İsimlere baktığımızda da benzerliğe rastlarız. Deathstroke – Slade Wilson, Deadpool – Wade Wilson.
Kurgusal olarak güçlerini
nasıl elde ettiğini X-Men filminde görmüştük ancak filmdeki hikayeyle çizgi
romandaki hikaye birbirini tutmamaktadır. Filmde, Wolverine’le birlikte paralı
askerlik yapan bir grup mutantın arasındaydı. Kılıçlarını kendisine sıkılan
kurşunları havada kesecek kadar iyi kullanıyordu Deadpool. Daha sonra bu
mutantların bazılarının güçleri birleştirilerek Deadpool’a aktarılıyordu. Bu
şekilde güçlerinin tamamına kavuşuyordu. Ancak filmde de comicslerde olduğu
gibi çok konuştuğundan ağzı bir operasyonla dikiliyordu da ilk defa sessizliğe
bürünüyordu. Çizgi romandaki hikayesi ise çok farklıdır. Wade Wilson,
kurtulamayacağı bir kanser hastalığına yakalandığını öğrenince Wolverine’in de
katıldığı Weapon X deneyine alınır. Bu şekilde iyileşme gücünü alır. Üstüne de
Captain America’nın süper asker serumuna maruz bırakılır. Ancak fazlaca maruz
kalır. Bedeni kendini sürekli yenilediğinden cildi bozulur. Hatta beyni de
sürekli yenilendiğinden şizofrene bağlar. Hayli çenesi düşük ve dengesiz biri
olup çıkar.
Kendi dizisiyle birlikte
okurlar bu kahramanın son derece komik öykülerini okumaya başlar. Dahası
Deadpool dizisi bir tür comics dünyası parodisine dönüşür. Kapaklarından
içeriğine kadar hemen her çizgi roman klişesi veya klasiği bu dizi sayfaları
arasında kendine yer bulmaya başlar. Zaman zaman dünya edebiyatı ve sinema
filmleri de ele alınmaya başlanır. Deadpool, sıradan bir çizgi roman kahramanı
olmaktan öte bir anlam kazanır bu şekilde. O hemen her şeyle dalga geçen ve
hayatı ciddiye almayan okurların temsilcisi oluverir.
Bunu yaparken de okurlara
seslenir, kendi bilgisayar oyununa gönderme yapar, kurgusal bir karakter, bir
endüstri ürünü olduğunun bilincinde olmanın rahatlığıyla sululaşır da
sululaşır.
Ama şunu belirtmeliyim ki
ben onun bu alt yapısını büyük oranda John Byrne’un yürüttüğü ve konuk
yazar-çizerlerle ilerlettiği Marvel Comics’in Sensational
She-Hulk dizisine benzetiyorum. Bu dizide başkahraman Hulk’un kuzeni Jennifer
Walters nam-ı diğer She Hulk’tur. 1989 yılında başlayan bu comics dizisinde
She-Hulk okurla konuşur, onları tehdit eder, sıkılınca sayfayı yırtarak çöpe
atar, yazarı dolaba kapatarak kaçırır çizgi romanın hayli farklı bir gözle
okunmasını sağlardı. Üstelik sıradan kahramanlık öyküleri yerine son derece
eğlenceli bir dünya sunardı okura. Toplamda 60 sayı çıkan dizi 1994 yılında
sona ermişti.
Galiba comics dünyasında o sıralar böylesi
bir absürt modası olduğunu söylemek yanlış olmaz. Keith Giffen’in el attığı
Justice League of America dizisi DC Comics’in bu yıllarda ortaya çıkardığı en
eğlenceli ve gayri ciddi dizilerden biriydi örneğin. Yine Simon Bisley’li Lobo
karakteri de aynı ciddiyetsizlikteydi. 64 sayı çıkan ve 1993-1999 yılları
arasında yayımlanan dizideki Lobo karakteri uzaylı bir psikopat olmanın yanı
sıra bir tür paralı asker, kafa derisi avcısıydı ve Deadpool gibi parçalara da
ayrılsa tekrar iyileşerek düşmanlarını yok edebiliyordu.
Güzel bir makale olmuş abi, ellerine sağlık :) İnşallah başka Deadpool maceralarını da okuma fırsatını yakalarız.
YanıtlaSil:) İhsan sağol. Aramızda kalsın ama mizah anlayışından mıdır bilmiyorum çoğu Deadpool macerasını sevemedim ben. Olmadı, olmuyor. Derdini anlıyorum, yazdım ama kişisel zevk noktasında çatışma yaşıyorum. Ha, ama yine de basılsa yeni hikayeler o başka...
YanıtlaSil