6 Ekim 2014 Pazartesi

Arkabahçe'den Daredevil... Okudum, Bayıldım!

Arkabahçe Yayıncılık yıllar sonra yayıncılığa döndü ve ilk olarak bir DAREDEVIL dizisi bastı. Biraz DAREDEVIL, biraz Arkabahçe hakkındaki hatıralarımı, biraz da düşüncelerimi paylaşmak istedim.


DAREDEVIL Okumak, yine yeniden

Gerekli Şeyler Yayınevi DAREDEVIL basarak yayıncılığa geri döndü. Döndü ama beli farkında değil, öykü seçimi sayesinde ben de DAREDEVIL okumaya dönmüş oldum.
Belki, DAREDEVIL’a dair yazmaya başlamadan önce eteğimdeki taşları dökmeliyim. Bu daha iyi olur.

1980’li yılların sonuydu, okuyacak çizgi roman bulamadığımız bir döneme girmiştik. Özellikle lise yıllarıma denk gelen İskenderun günlerimde bunun acısı yüreğimi yakıyordu. Tek tük çıkan yayınların dışında okuyacak bir şey bulamıyordum. Hani bulsam normal zamanlarda yüzüne bakmadığım westernlerin eski – yeni sayılarına dört elle sarılacaktım onlar bile yoktu hiçbir yerde.

90’ların başında Ankara’ya, üniversiteye geçtiğimde bir nebze olsun rahatlamıştım. Eskileri, eksikleri, farklıları okur olmuştum ama doyurucu bir takip şansı yakalayamamıştım.
Hiç unutmam, Ankara’nın ünlü Yüksel Caddesinin Kızılay tarafındaki girişinde küçük bir büfede renkli, orijinal boyutunda, muhteşem baskılı bir BATMAN’e rastlamıştım. İşte o Batman o yıllardaki açığı kapattığı gibi bugüne kadar uzanan Arkabahçe efsanesinin başlangıcı olmuştu benim için.

Elbette yayınevinin adı farklıydı ve bildiğimiz Arkabahçe Yayıncılık - Gerekli Şeyler Yayınevine daha çok vardı. Ancak o sene başlayan ve aklımızı başımızdan alan X-Man, Superman ve Spider-Man dizileri belki de Türkiye’nin ilk uzun soluklu comics/figür/koleksiyon shop’u olma özelliği taşıyan bir dükkanın çizgi roman dalmasına sebep olmuştu: Arkabahçe Yayıncılık.

Ahmet Kocaoğlu’yla yıllar önce yaptığım bir röportajda “Batacağımı da bilsem kitapçıların ve gazetecilerin vitrinini boydan boya çizgi roman doldurmak istiyorum” demişti (Çapak 1). Bu isteğini hiç gerçekleştiremedi gözlemleyebildiğim kadarıyla. Hatta bir ara baskı kalitesi yüzünden okurlarla hayli karşı karşıya geldiğinden o dönemler bastığı Knightfall, JLA, Superman/Batman gibi yayınları da layıkıyla satamamıştı da. O dönemin Arkabahçe Yayıncılığı şaşırtıcı bir şekilde harika bir mirası elinin kenarıyla itivermişti desek yeridir. Üstüne üstlük dükkanla yaptıkları atılımlar geri tepmiş, devalüasyon gibi dertler dükkanı hayli zora sokmuştu. Ama her şerde bir hayır varmış, Arkabahçe Yayıncılık Gerekli Şeyler’le yollarını ayırmış, çizgi roman dünyamız bu ayrılıkla zenginleşmiş iki ayrı yayınevine kavuşmuştu. Ya da Arka Bahçenin Yayıncılığa dönmesiyle bu dediğim gerçekleşmiş oldu. 


DAREDEVIL

Daha önce hangi yazımda belirtmiştim hatırlamıyorum ama ben DAREDEVIL’i ve Örümcek Adam’ı Batman’in ikiye bölünmüş hallerinden biri olarak görüyorum. Bence  Örümcek Adam Batman’in yaşadıklarının aynılarını yaşıyor. Tek farkla fakir bir genç olarak hayatla mücadele ediyor, bir yetimin hayatının daha gerçekçi; örümcek ve ısırığı hariç, versiyonunu sunuyor.

DAREDEVIL ise Batman’in özünde çarpık sayılabilecek adalet arayışının daha ayaklara basan şeklini sunarken Batman’in yarasasının güçlerini ihtiva ediyor: Körlük, sonik görme, boynuzlu kıyafet… Ve tabii yine yetim kalan bir çocuk, yoksulluk, hayatla gerçekçi mücadele süreci.

Bu Batman’in ikiye bölünüşü benim fantezim. Doğruluğu var mıdır bilemiyorum. Zaten konumuz bu değil.

DAREDEVIL, Marvel Comics için 1964 yılında Stan Lee, Bill Everett ikilisi tarafından yaratılmış. Hem de doğrudan kendi dergisiyle başlamış kahraman comics dünyasındaki yolculuğuna.  

Küçük Matt Murdoch, boksör olan babasını kaybetmesinin ardından bir başına kalır koca dünyada. Üzerine radyoaktif madde dökülünce görme engelli olan çocuk zamanla yarasa gibi bir güç kazandığını anlar. Matt, sesler aracılığıyla dünyayı görebilmektedir. Hatta kalp atımından yalanı gerçeğinden ayırt edebilmekte, bazı insanların kimliklerini anlamaktadır.
Üniversiteye giden Matt hukuk öğrenimi görür ve avukat olur. Böylece geceleri suçla savaşımda kostümlü bir kahramana dönüşürken gündüzleri de avukat olarak adaleti sağlamaya çabalar.

Bu arada unutmadan not düşmekte fayda var, DAREDEVIL “The Man without fear!” (Korkusuz Adam) sıfatı yükseklerde korkusuzca gezmesinden almaktadır.


Yıllar önce nereden duyduğumu hatırlamıyorum DAREDEVIL dizisi için “Frank Miller seriyi kurtardı” sözünü duymuştum. Ve açıkçası bu çıkışı hiç anlamamıştım. Örümcek Adam’da misafir olarak göründüğünde beni cezbeden DAREDEVIL’in bu şekilde anılması beni hayli üzmüştü. Yıllar sonra Esseintialları alıp okuyunca da anlamıştım ki yargı sonuna kadar doğruymuş. Yahu, bir çizgi roman bu kadar mı sığ, bu kadar mı kötü, bu kadar mı tekrar ve boş olurdu?

Evet, Frank Miller 80’li yıllarda kahramanı tekrar okunmaya, görülmeye değer yapmıştı. Ha, yine de bana göre miydi? Hayır değildi! Bir türlü keyifle okuyamamıştım ben DAREDEVIL’ı. Ama tabii bu kişisel görüşümdür ve kimseyi de bağlamaz. Bağlamadı da zaten. Amerika’da DAREDEVIL aşkı farklı yayınlarla sürdü de sürdü.
Ben daha çok Electra ve Typhoid Mary’li sayılarını takip etmeyi tercih etmiştim. Onlar da pek bir lezzetliydi hani.

Bu arada dilimize kazandırılan bir DAREDEVIL dizisi oldu eski Arkabahçe Yayıncılık tarafından. Hatta yarım kalan bir de origin öyküsü de oldu zamanında.
Şimdi de bugünlere geldik.


DAREDEVIL 2014

Arkabahçe Yayıncılık, yıllar sonra, yoğun istek üzerine yayıncılığa döndü ve ilk iş olarak DAREDEVIL’ı bastı.

Burç Üner çevirisiyle dilimize kazandırılan dizinin yazarı Michael Bendis, çizeri Alex Maleev.
Kitabın ilk sayfasını çevirdiğimde aklımdan geçen şey “ben bu çizimi okumam” olmuştu. Sonra da ilk sayfasını açmış konuşma balonunu görmüş, hala lak lak konuştuklarından kendimi haklı bulmuş, bir süre okuduktan sonra da elimden bırakamayarak ilk cildi tamamlamış devamını merak etmeye başlamıştım.

Açıkçası, kimliğini açıklayan, sonra da düşmanlarının boy hedefine dönüştüğünden Mephisto’yla anlaşma yaparak dünyayı değiştirten Spider-Man (One more day) fiyaskosundan sonra bir daha böyle bir hikayeyi midem kaldırmaz diye düşünüyordum ki bu olumsuz yargım kırıldı.

DAREDEVIL’ın “İkinci Adam” adını taşıyan ilk cildinde Kingpin’in alaşağı edilmeye çalışılmasına tanık oluyoruz. “İfşa” adını taşıyan ikinci ciltte ise DAREDEVIL’ın gizli kimliği polise veriliyor. Oradan da basına. Sonra da…

Hikayeye girmek istemiyorum. Tek söyleyebileceğim gerçekçi bir kimlik ifşası ve bunalımı okunacağıdır. Muhteşem, tek kelimeyle muhteşem gidiyor öykü şu anda. Eğer Örümcek Adam gibi abuk bir deus ex makine sonucuna gidilmezse okuyanları sarsıcı bir süreç bekleyebilir.

Hatta bekliyor desem: Bu dizi 2003’de En İyi Devam Eden Seri dalında Eisner Ödülü almış. Dahası, yazar Bendis 2002 ve 2003’de En İyi Yazar ödülünü almış. En İyi Serileştirilmiş Hikaye dalında da Bendis’le Maleev aday olmuşlar 2003’de. Ben, hikayeyi Türkçe okumak istediğimden merakla bekleme pahasına İngilizce orijinallerinden uzak duracağımı ilan ediyorum bunu bilin.



***   
Not 1 – İkinci cildin arkasında “Frank Miller dengini buldu – IGN”” yazıyor. Çok doğru bir tespit.

Not 2 – Arkabahçe Yayıncılık, baskı kalitesi sorunlarını fersah fersah aşmış kendilerini tebrik ederim.

Not 3 – Arkabahçe yakında Flash ve Iron Man basacağını duyurdu. Eski baskılara bakıp kötümser sonuçlar çıkarmak isteyenlere sesleniyorum: “Bu iki cildi okuyun, bakın, devamının da aynı kalitede geleceğine inanın!”. Ha, yüzümü kara çıkarırlarsa camlarını taşlarım artık, sizler de onu gazeteden okursunuz artık :)

Not 4 - Daha önce kaleme aldığım bir DAREDEVIL yazısı: "Gerçekçiliği Esas Almış Marvel Yayınları ve Daredevil

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder