Arkabahçe Yayıncılık yıllar sonra yayıncılığa döndü ve ilk olarak bir DAREDEVIL dizisi bastı. Biraz DAREDEVIL, biraz Arkabahçe hakkındaki hatıralarımı, biraz da düşüncelerimi paylaşmak istedim.
DAREDEVIL
Okumak, yine yeniden
Gerekli Şeyler Yayınevi DAREDEVIL basarak yayıncılığa
geri döndü. Döndü ama beli farkında değil, öykü seçimi sayesinde ben de DAREDEVIL
okumaya dönmüş oldum.
Belki, DAREDEVIL’a dair yazmaya başlamadan önce
eteğimdeki taşları dökmeliyim. Bu daha iyi olur.
1980’li yılların sonuydu, okuyacak çizgi roman
bulamadığımız bir döneme girmiştik. Özellikle lise yıllarıma denk gelen
İskenderun günlerimde bunun acısı yüreğimi yakıyordu. Tek tük çıkan yayınların
dışında okuyacak bir şey bulamıyordum. Hani bulsam normal zamanlarda yüzüne
bakmadığım westernlerin eski – yeni sayılarına dört elle sarılacaktım onlar
bile yoktu hiçbir yerde.
90’ların başında Ankara’ya, üniversiteye geçtiğimde bir
nebze olsun rahatlamıştım. Eskileri, eksikleri, farklıları okur olmuştum ama
doyurucu bir takip şansı yakalayamamıştım.
Hiç unutmam, Ankara’nın ünlü Yüksel Caddesinin Kızılay
tarafındaki girişinde küçük bir büfede renkli, orijinal boyutunda, muhteşem
baskılı bir BATMAN’e rastlamıştım. İşte o Batman o yıllardaki açığı kapattığı
gibi bugüne kadar uzanan Arkabahçe efsanesinin başlangıcı olmuştu benim için.
Elbette yayınevinin adı farklıydı ve bildiğimiz Arkabahçe
Yayıncılık - Gerekli Şeyler Yayınevine daha çok vardı. Ancak o sene başlayan ve
aklımızı başımızdan alan X-Man, Superman ve Spider-Man dizileri belki de
Türkiye’nin ilk uzun soluklu comics/figür/koleksiyon shop’u olma özelliği
taşıyan bir dükkanın çizgi roman dalmasına sebep olmuştu: Arkabahçe Yayıncılık.
Ahmet Kocaoğlu’yla yıllar önce yaptığım bir röportajda “Batacağımı
da bilsem kitapçıların ve gazetecilerin vitrinini boydan boya çizgi roman
doldurmak istiyorum” demişti (Çapak 1). Bu isteğini hiç gerçekleştiremedi
gözlemleyebildiğim kadarıyla. Hatta bir ara baskı kalitesi yüzünden okurlarla
hayli karşı karşıya geldiğinden o dönemler bastığı Knightfall, JLA,
Superman/Batman gibi yayınları da layıkıyla satamamıştı da. O dönemin Arkabahçe
Yayıncılığı şaşırtıcı bir şekilde harika bir mirası elinin kenarıyla
itivermişti desek yeridir. Üstüne üstlük dükkanla yaptıkları atılımlar geri
tepmiş, devalüasyon gibi dertler dükkanı hayli zora sokmuştu. Ama her şerde bir
hayır varmış, Arkabahçe Yayıncılık Gerekli Şeyler’le yollarını ayırmış, çizgi
roman dünyamız bu ayrılıkla zenginleşmiş iki ayrı yayınevine kavuşmuştu. Ya da Arka
Bahçenin Yayıncılığa dönmesiyle bu dediğim gerçekleşmiş oldu.
DAREDEVIL
Daha önce hangi yazımda belirtmiştim hatırlamıyorum ama
ben DAREDEVIL’i ve Örümcek Adam’ı Batman’in ikiye bölünmüş hallerinden biri
olarak görüyorum. Bence Örümcek Adam
Batman’in yaşadıklarının aynılarını yaşıyor. Tek farkla fakir bir genç olarak
hayatla mücadele ediyor, bir yetimin hayatının daha gerçekçi; örümcek ve
ısırığı hariç, versiyonunu sunuyor.
DAREDEVIL ise Batman’in özünde çarpık sayılabilecek
adalet arayışının daha ayaklara basan şeklini sunarken Batman’in yarasasının
güçlerini ihtiva ediyor: Körlük, sonik görme, boynuzlu kıyafet… Ve tabii yine
yetim kalan bir çocuk, yoksulluk, hayatla gerçekçi mücadele süreci.
Bu Batman’in ikiye bölünüşü benim fantezim. Doğruluğu var
mıdır bilemiyorum. Zaten konumuz bu değil.
DAREDEVIL, Marvel Comics için 1964 yılında Stan Lee, Bill
Everett ikilisi tarafından yaratılmış. Hem de doğrudan kendi dergisiyle
başlamış kahraman comics dünyasındaki yolculuğuna.
Küçük Matt Murdoch, boksör olan babasını kaybetmesinin
ardından bir başına kalır koca dünyada. Üzerine radyoaktif madde dökülünce
görme engelli olan çocuk zamanla yarasa gibi bir güç kazandığını anlar. Matt,
sesler aracılığıyla dünyayı görebilmektedir. Hatta kalp atımından yalanı
gerçeğinden ayırt edebilmekte, bazı insanların kimliklerini anlamaktadır.
Üniversiteye giden Matt hukuk öğrenimi görür ve avukat
olur. Böylece geceleri suçla savaşımda kostümlü bir kahramana dönüşürken
gündüzleri de avukat olarak adaleti sağlamaya çabalar.
Bu arada unutmadan not düşmekte fayda var, DAREDEVIL “The
Man without fear!” (Korkusuz Adam) sıfatı yükseklerde korkusuzca gezmesinden
almaktadır.
Yıllar önce nereden duyduğumu hatırlamıyorum DAREDEVIL
dizisi için “Frank Miller seriyi kurtardı” sözünü duymuştum. Ve açıkçası bu
çıkışı hiç anlamamıştım. Örümcek Adam’da misafir olarak göründüğünde beni
cezbeden DAREDEVIL’in bu şekilde anılması beni hayli üzmüştü. Yıllar sonra
Esseintialları alıp okuyunca da anlamıştım ki yargı sonuna kadar doğruymuş.
Yahu, bir çizgi roman bu kadar mı sığ, bu kadar mı kötü, bu kadar mı tekrar ve
boş olurdu?
Evet, Frank Miller 80’li yıllarda kahramanı tekrar
okunmaya, görülmeye değer yapmıştı. Ha, yine de bana göre miydi? Hayır değildi!
Bir türlü keyifle okuyamamıştım ben DAREDEVIL’ı. Ama tabii bu kişisel
görüşümdür ve kimseyi de bağlamaz. Bağlamadı da zaten. Amerika’da DAREDEVIL
aşkı farklı yayınlarla sürdü de sürdü.
Ben daha çok Electra ve Typhoid Mary’li sayılarını takip etmeyi
tercih etmiştim. Onlar da pek bir lezzetliydi hani.
Bu arada dilimize kazandırılan bir DAREDEVIL dizisi oldu eski
Arkabahçe Yayıncılık tarafından. Hatta yarım kalan bir de origin öyküsü de oldu
zamanında.
Şimdi de bugünlere geldik.
DAREDEVIL
2014
Arkabahçe Yayıncılık, yıllar sonra, yoğun istek üzerine
yayıncılığa döndü ve ilk iş olarak DAREDEVIL’ı bastı.
Burç Üner çevirisiyle dilimize kazandırılan dizinin
yazarı Michael Bendis, çizeri Alex Maleev.
Kitabın ilk sayfasını çevirdiğimde aklımdan geçen şey “ben
bu çizimi okumam” olmuştu. Sonra da ilk sayfasını açmış konuşma balonunu
görmüş, hala lak lak konuştuklarından kendimi haklı bulmuş, bir süre okuduktan
sonra da elimden bırakamayarak ilk cildi tamamlamış devamını merak etmeye
başlamıştım.
Açıkçası, kimliğini açıklayan, sonra da düşmanlarının boy
hedefine dönüştüğünden Mephisto’yla anlaşma yaparak dünyayı değiştirten
Spider-Man (One more day) fiyaskosundan sonra bir daha böyle bir hikayeyi midem
kaldırmaz diye düşünüyordum ki bu olumsuz yargım kırıldı.
DAREDEVIL’ın “İkinci Adam” adını taşıyan ilk cildinde
Kingpin’in alaşağı edilmeye çalışılmasına tanık oluyoruz. “İfşa” adını taşıyan
ikinci ciltte ise DAREDEVIL’ın gizli kimliği polise veriliyor. Oradan da
basına. Sonra da…
Hikayeye girmek istemiyorum. Tek söyleyebileceğim
gerçekçi bir kimlik ifşası ve bunalımı okunacağıdır. Muhteşem, tek kelimeyle
muhteşem gidiyor öykü şu anda. Eğer Örümcek Adam gibi abuk bir deus ex makine
sonucuna gidilmezse okuyanları sarsıcı bir süreç bekleyebilir.
Hatta bekliyor desem: Bu dizi 2003’de En İyi Devam Eden
Seri dalında Eisner Ödülü almış. Dahası, yazar Bendis 2002 ve 2003’de En İyi
Yazar ödülünü almış. En İyi Serileştirilmiş Hikaye dalında da Bendis’le Maleev
aday olmuşlar 2003’de. Ben, hikayeyi Türkçe okumak istediğimden merakla bekleme
pahasına İngilizce orijinallerinden uzak duracağımı ilan ediyorum bunu bilin.
***
Not 1 – İkinci cildin arkasında “Frank Miller dengini
buldu – IGN”” yazıyor. Çok doğru bir tespit.
Not 2 – Arkabahçe Yayıncılık, baskı kalitesi sorunlarını
fersah fersah aşmış kendilerini tebrik ederim.
Not 3 – Arkabahçe
yakında Flash ve Iron Man basacağını duyurdu. Eski baskılara bakıp
kötümser sonuçlar çıkarmak isteyenlere sesleniyorum: “Bu iki cildi okuyun,
bakın, devamının da aynı kalitede geleceğine inanın!”. Ha, yüzümü kara
çıkarırlarsa camlarını taşlarım artık, sizler de onu gazeteden okursunuz artık :)
Not 4 - Daha önce kaleme aldığım bir DAREDEVIL yazısı: "Gerçekçiliği Esas Almış Marvel Yayınları ve Daredevil"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder