29 Ağustos 2016 Pazartesi

"Che" Demişken Julia'ya Bakalım Az

Çizgi Düşler tarafından basılan ve ama ağır aksak sattığı için bir türlü düzene giremeyen Julia çizgi roman dizisi efsanevi Ken Parker dizisinin yazarı Giancarlo Berardi imzalı öykülerini sürdürüyor. Ve yine dönüp dolanıp hayata dokunuyor. Julia'nın 11. cildinde yer alan "Aile Sırları" hikayesi Che Guevara'nın ölüm tarihiyle başlıyor.

Julia, 1998 yılında yazar Giancarlo Berardi'nin bir yaratısı olarak yer aldı çizgi roman dünyasında. Çizgi simasını ünlü oyuncu Audrey Hepburn'dan alan kadın kriminolog Julia Kendall'a ayrıca Whoopy Goldberg simalı ev yardımcısı eşlik etmektedir. Ve tabii aşık olduğu erkekler, sevimli kedisi, iş arkadaşları, suçlular, masumlar, kurbanlar ve niceleri. Ken Parker hayranlarını kaybetmek istemeyen Bonelli'nin bir dizi sipariş etmesi üzerine Berardi'nin bu diziyi yarattığı yazılı bazı kaynaklarda. Doğru mudur bilmiyorum ancak bildiğim tek şey Türkiye'de kaliteli çizgi roman takipçileriyle kadın okurların Julia'yı sevdiği gerçeğidir.

"Aile Sırları" hikayesi Julia'nın Çizgi Düşler etiketiyle basılan 11. cildinde ikinci öykü olarak yer alıyor. Ve, hayır, ben uzun uzadıya öyküyü özetleyerek didiklemeyeceğim. Tek yapmak istediğim giriş sayfalarından görsel ve sözel diyalogları aktarmak.

İlk karede kanatlarının ucu siyaha çalan bir martı görürüz özgürce uçan. İkinci karede ise ön planda bulunan sıcak iklimlere özgü bir ağacın ötesinden izleriz uçuşunu. Üçüncü kareyle birlikte panoramik bir görüntüyle karşılaşırız. İlk ip uçlarının açıklaması gelir. Karenin orta tepesinde HAVANA, 1967 yazmaktadır. Şehrin deniz kıyısındaki kıvrımlı koyu ve genel huzurlu manzarası mekanla ilgili bilinmesi gerekenleri aktarır.

İkinci sayfada çantasına sımsıkı tutunmuş genç bir kadın görürüz. İlk üç kare dalgın bakışlı kadının duygularına yoğunlaşmıştır. İlk karede ruh durumuna vurgu yapar gibi bir dalganın hızla kıyıya çarptığını ve içindeki çalkantıyı bize aktardığını görürüz. Binalar kocaman, kadınsa incecik ve çaresiz gibidir. İkinci kare dalgın bakışla aktarır ruh durumunu. Üçüncü karede iki elle sımsıkı yapışılmış örgü çantaya detaylı bakış atar. Dördüncü karede ise "Slam" sesini duyarız/görürüz. Bir kapı çarpılır. Beşinci karede bir kadın fırlar bir binadan. "Aman Tanrım! Ah! Aman Tanrım!" diye bağırmaktadır.

Üçüncü karede okurun sesi olan bir karakter merak edilen soruyu sorar: "Amanda nereye gidiyorsun? Amanda?"

Balkonda bulunan bir kadın ona eşlik ederek soruyu açar: "Amanda, Ramon ne oldu?"

Artık adının Amanda olduğunu bildiğimiz kadın kontrolsüz bir endişeyle haykırır: "Öldü, anlıyor musun! Öldürdüler!"

Üçüncü karede yanıta bir adım daha yaklaşırız. Bir adam "Asilerin Radyosu söyledi şimdi!". Aynı karede balkondaki kadın okurların sabrını daha fazla zorlanmasına razı gelemeyerek sorar "Kimden bahsediyorsun?"

Amanda'nın panik dolu yüzüne zum yapar çizer "CHE GUEVERA ÖLDÜRÜLMÜŞ!"

Kısa bir dinlenme ve ana öyküye geçiş karesi gelir. Okurlar olayı sindirmeye çalışırken yazar kıyıya sertçe vuran büyük bir dalgayı göstertir çizere. Bir sonraki karede ise çantası, sıkılı elleri ve donuk bakışlarıyla genç kadın. 

Bir sonraki sayfanın ilk karesinde kadın yukarı bakmaktadır. İkinci karede kadının amorsundan ikinci kattaki bir daireye baktığını görürüz.

Bu sırada sokak kalabalıklaşmıştır. Birisi "İsa gibi ona da ihanet ettiler!" demektedir. Che'nin Hz. İsa'yla mukayese edilmesi ona atfedilen kutsallığı açıklamaktadır. "Oraya gitmemeliydi, bunu hep söyledim!" demektedir bir başkası. hemen yanıt gelir ona "Ezilenlerin adına gitti, her şeyi ezilenler için yapıyordu!"

Bir sonraki karede kararlı yüzlerle tartışanlar görünür: "Yardım etmenin başka yolu yok muydu? Onun gibi biri, bir hükumet bakanı, tüm dünyanın dinlediği ve saygı duyduğu biri!" diye sorguluyordu biri. "Bizim de ona ihtiyacımız vardı ve hala var!" diye destek oluyordu ona bir diğeri. Takip eden karede ise "Bolivyalı köylülerin daha çok vardı!" diye yumuşatmaya çalışıyordu havayı. Bir başkası ise az sonra söylenecek lafa hazırlık yapıyor gibiydi "O zaman neden onun yanında olmadılar?"

Sonraki sayfada parmağını havaya dikerek sözlerine vurgu veren biri bir önceki sözü tamamlamaktadır "İhanet ettiler" demektedir. Ama bir başkası çok acı bir gerçeğe dikkat çekmeyi tercih eder: "Cahildiler, ne okumayı ne de yazmayı biliyorlardı... Ne bekliyordunuz ki?"

Devamında bu tartışma ve genç kadının ikinci kata çıkışı üç sayfaya dağılmış bir şekilde sürer. Genç bir kadın tüm tartışmaları durduracak şekilde lafa girer bu bölümün finalinde:

- Kendi aramızda kavgaya başlamayalım lütfen. Politikayı kenara bırakalım, bugün yoldaşlar öldü... O silah yolunu seçti. belki de bu en iyi yol değildi. Artık yeter! Belki de şiddetsiz kansız bir yeni bir yol bulmalıyız... Ama biz Che'yi tanıyorduk... Onun iyi biri olduğunu biliyorduk... Ve onu asla unutmayacağız... Göreceksiniz, elli yıl sonra bile tüm dünya Ernesto "Che" Guevera'yı hatırlayacak!

Sonra sessiz kucaklaşmalara şahit oluruz sokakta. Ardından gelen sayfayla da genç kadının hikayesine, günümüze atlayacak bir hikayenin başlangıcını okumaya başlamış oluruz.

...
Evet, Ernesto Che Guevara Bolivya'da bulunduğu sırada CIA ve Amerikan Ordusu Özel Harekât Birlikleri'nin operasyonuyla yakalandı, ardından da yargısız infazla öldürüldü 9 Ekim 1967 yılında.

O tarihten itibaren Che adının yavaş yavaş insancıl ideolojisinden çok içi boşaltılmış moda ikonluğuna dönüşmeye başlamasına tanıklık ediyoruz. Pardon, ediyorduk. Bugünlerde gördük ki Che adı onu anlayamamış Bolivya köylüleri ayarındaki insanlar tarafından hala korkuyla anılmakta, ismi silinmeye çalışılmaktadır. Üstelik de kimlerin, hangi gizli örgütlerin elinde oyuncak olduğunu hala anlayamamış ağızlardan çıkıyor bu sözler...

Moda ikonu olarak içi boşaltılan Che'nin isminin elli yıl sonra bile unutulmamış olduğu gerçeği, hala korkulan bir isim olduğunun dile getirilmesi Berardi'nin karakterine söylettiği kehanet gibi sözlerinin gerçek çıkışını gösteriyor. Nice elli yıllara Che. Ve bu tarz acizliklerle güçlenmen dileğiyle.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder