Inhumans (İnsandışılar) ırkı okuyanların yakından bildiği
üzere Marvel Comics’in son dönemlerde tozlu raflardan alarak göz önüne
çıkardığı kurgusal bir çizgi roman dizisidir. Bugünlerde Türkçesini de okuyabildiğimiz
dizinin dilimize kazandırılmamış olan yakın zaman hikayeleriyle Marvel
açısından önemli işlevi olduğu bu nedenle belki çok bilinmeyebilir. İktidar
sorunu yaşadıkları dönem ve teröre bel bağlamaları işte tam da bu bilmediğimiz dönemdir.
Stan Lee – Jack Kirby ikilisi yaratısı olan Inhuman ırkı
ilk kez 1965 yılında Fantastic Four’un 45 sayısında oraya çıkmış. Bu sayıdan
önce ise kraliyet ailesinden Medusa ve Gorgon ortaya çıkmış. Ancak Inhumanların
şehri Attilan’ın ortaya çıkışı 1941 yılına dayanmaktadır. Adeta dolgu malzemesi
olarak Captain America dizinde yer alan Jack Kirby yaratısı Tuk the Caveboy’un karelerinde
okura sunulan Attilan şehri taş devrindeki ileri bir uygarlık olarak
tanımlanmıştır.
Inhumanların ortaya çıkışına bakarsak bunların birilerinin eliyle
yaratıldığını görürüz. Diğer ırklar ve türler gibi bir gelişimleri yoktur. Kree
adlı uzaylı ırkının kirli işlerini yapmaları için yaratılmış bir ırktır
Inhumanlar. Bu ırkın her bireyinin farklı olağanüstü güçleri vardır. Hatta bu
farklılık öylesine barizdir ki taş devrinden itibaren farklı dinlerin
mitolojilerini süsleyen karakterler olarak sembolleştirilmişlerdir. Ve ama
fakat bu ulvi yanlarını bir kenara bırakırsak bunlar aslında kimseye hayrı
olmayan silahlar olmak üzere dizayn edilmişlerdir. Bu süreç şöyle işlemektedir:
Normal bir insan hayatı süren Inhuman bireyleri zamanı geldiğinde Terrigen
Gazına maruz bırakılırlar. Bu gaz onlara olağanüstü güçlerle birlikte olağanüstü
bir görünüm de kazandırmaktadır. Ancak hemen altını çizmekte yarar var, onları
yaratan Kree bilimi onları hiçbir zaman kullanmamıştır. Bunun yerine
dünyalıların başına bırakmıştır. Belli ki bu tarz insansı maşa silahların bir
zaman sonra sahibine dönebileceğinden korkmuşlardır… Bilemiyorum ama döndüklerini
düşünürsek haklı olduklarını söyleyebiliriz…
Özellikle Fantastik Four maceralarında kendilerine yer
bulmuş olan Inhumanlar kısa öyküler dışında ilk defa şu son 10-15 yıl içinde aktif
ve işlevsel bir rol kazanmışlardır. Bu saate kadar ancak figüran
olabilmişlerdir.
Inhumanların (İnsandışılar) başında Black Bolt adlı bir
lider vardır. Bu karakter ses gücüne sahiptir. Karizmatik bir adamdır ve ama
fakat ne zaman ağzını açsa ortamda ya patlama olur, ya insanlar sağırlaşır ya
da ölümler olur. O yüzden olsa gerek konuşmaması tercih edilir. Ve bu çok
yerinde sağduyulu bir davranıştır.
Gelelim
şu son 10-15 yıllık sürece…
Inhumanslar özünde iyi yaratıklardır. Silah olarak
üretilmiş olsalar da içlerinden sadece deli olarak da anılan Maximus ve arada
bir yanına çektiği ekibin dışında zarar verici kimse çıkmamıştır. Yakın zamana
kadar daha çok laf olsun torba dolsun türü maceralarda ortaya çıkmış sayfalara
renk katmışlardır.
Ancak gün gelmiş işler değişmiş. Jae Lee gibi ustaların
elinden çıkan kısa serilerde boy göstermeye başlamışlardır.
Derken tarihler 2010’u gösterdiğinde işler değişmiş, yeni
kurulan Guardians Of the Galaxy ekibiyle kesişen maceralarda ve gittikçe
gelişen ve değişen, işlev kazanan Marvel kozmik evreninde önemli roller
edinmeye başlamışlardır.
Özellikle War of Kings crossover’ı bir bakıma milat kabul
edilebilir.
Inhumans ırkı kralı Black Bolt’un uzaylı Skrull ırkına esir
düşmesinin ardından geçirdiği travma birçok olayın başlangıcı olur. Bu olay
Secret Invasion’da gerçekleşmiştir. Black Bolt esir tutulduğu dönemde ciddi
psikolojik dengesizlikler yaşamış, geri döndüğünde de aldığı kararlarla bunu bir
bakıma evrene yansıtmıştır.
War Of Kings hikayesinde Black Bolt ani bir kararla Inhuman
ırkını yaratan ve bir başına dünyada bırakan Kree ırkına saldırma kararı alır.
Kardeşi deli Maximus’un bilimsel dehasını arkasına alarak Attilan şehrini uzay
gemisine dönüştürür ve tüm ırkını alarak dünyadan ayrılır. Yola çıkışlarında
ilk yaptıkları şey karşılarına çıkan Skrulları yok etmek olur. Sonrasındaysa
Kree donanmalarıyla çarpışarak ana gezegene ulaşır ve krallığını ilan eder.
Böylece pasif Inhuman ırkı bir uzay imparatorluğunun başına geçer. Bunu da
resmileştirmek için kraliyet ailesi ferdi Crystal adlı kadın kahramanla (Quiksilver’in
eski eşi, çocuğunun annesi, Johnny Storm’un eski aşkı ve eski Avengers üyesi) Kree
ırkının şampiyonu Ronan arasında bir evlilik planlanır.
Ancak bu arada hikaye X-Man sayfalarından kopup gelen bir
karakterle kesişir. Cyclops ve Havok’un sonradan ortaya çıkan kardeşi Vulkan bu
maceraya ortak olur. Rise and Fall of
the Shi'ar Empire adlı macerada dünyadan ayrılan sosyopat
Vulkan Kree’lerin can düşmanı Shi’ar imparatorluğunun başına geçer. Guardians
of the Galaxy ekibinin de dahil olduğu ve X-Man’in de başrol oynadığı macerada Xavier’in
eski sevgilisi imparatoriçe Lilandra esir düşer.
Bu da bizi Inhuman – Kree düğününe gerçekleşen Shi’ar
baskınına ve başlayan savaşa götürür.
Black Bolt ve Inhumanlar kree destekli büyük bir savaşa
girişirler. Bu savaşın bir yerinde Black Bolt sesiyle çalışan bir bombayı
faaliyete geçirerek Vulkan’ı ve kendisini öldürür. Ancak bu arada uzay ve
boyutlar arasında bir yırtığa neden olur ki buradan ortaya çıkan “canserverse”
yaratıkları canlı bünyeleri zehirlemeye başlar herkesi canavara dönüştürürler.
İşte böylece bir tür barışın ortaya çıkar. Sh’iar
imparatorluğunun başına bir deliye hizmet etmek ve çok saygı duyduğu
imparatoriçe Lilandrası ölen Gladiator geçmek zorunda kalır.
Bu arada Inhuman yönetimi altındaki Kree’de durum biraz
daha karmaşıktır.
Realm Of Kings crossover’ı bir bakıma tek bir soruna odaklanmış
gibi görünmektedir: Evrene yayılan Kanser yaratıklarının yok edilmesi ve uzayda
açılan boyut kapısının kapatılması/onarılması.
Bu macerada GOTG, Nova, Imperial Guards, Son Of Hulk dahil
olurlar. Bu kesişmelerde Warlock’un kötü yanı Magus ciddi sorunların
hazırlayıcısı olarak görünür ve Thanos ölümden döner…
Bunun yanında da terör saldırıları Kree imparatorluğunu
rahatsız etmeye başlar. Inhuman ve farklı Kree teröristler durmadan sivil halka
saldırır, insanları öldürürler. Buna karşın hazırlıklı olan Inhumanlar “Inhuman
Elite” adlı ekiple bu saldırıları püskürterek her geçen gün daha da kahramanlaşır.
Ancak gerçeğin ortaya çıkmak gibi bir huyu vardır ya hani,
buradaki gerçek de ortaya çıkar. Bu terör saldırılarında yer alan tüm
teröristler aslında robotturlar ve Kraliçe Medusa’nın emriyle deli Maximus
tarafından imal edilmişlerdir.
Kraliyet ailesinden Crystal’la kocası Ronan’ın ortaya
çıkardığı bu gerçek Medusa’ya sorulur…
Medusa “Yönetimde boşluk var, halk bunu düşünmesin diye
dikkatlerini dağıtıyor her daim kahraman kalıyoruz” minvalinden bir açıklama
yumurtlayarak durumu kurtarmaya çalışır. Böylece beceriksiz yönetimin her türlü
ayıbı halkın her daim “birlik olma” adı altında ağıla çoban köpeğince
sıkıştırılarak sokulması benzeri bir yöntemle yönetildiği ortaya çıkar. Halk ölümlere
alıştırılır, hep maşanın maşası olanların saldırıları beklenir, alışılmış lakırdılarla
“mutlu günlere” yelken açılır…
Sonra ne mi olur?
Bu konuşma hiç tamamlanamaz… Crystal’in emeller arttıkça
amellerin azaldığı, nefislerin azgınlaştığı ortamda “Bunu nasıl yaparsınız?
Masumlar öldü!” sorusu bir bakıma havada asılı kalır çünkü savaşları sırasında
ortaya çıkardıkları ve kanser olarak yayılan vahşet kapılarına gelir, dikkatler
oraya yönelir. Hikaye bununla sonlanır.
Peki bu masum canların hesabı sorulur mu? Hayır sorulmaz!
Hesap veren de olmaz bildiğim kadarıyla. Marvel evreni “kahraman” olarak
sunduğu bu insandışıların yediği haltı ne yazık ki “görmezden gelmeyi” tercih
eder… Ha, Crystal karakteri de bununla ilgili bir şey yapmaz onu da belirteyim.
Ölen öldüğüyle kalır iktidar yediği haltla…
War of Kings’in ardından neler oldu bilmiyorum. Ne oldu da
oralara gidip savaş başlattılar, binlerce canlıyı öldürdüler, iktidarlarını
korumak için her tür pisliğe bulaştılar sonra da dünyaya neden döndüler hiç
bilmiyorum. Ama döndüler…
X-Man’in ortaya çıkışı nasıl ki “faşizm” ve “ırkıçılık”la
mücadele esasına dayanıyor idiyse Inhumanların son hali maalesef; çok severek
takip etmeme rağmen söylüyorum, hayli totaliter bir rejimin yansıması gibidir. Üstelik
de “olumlanan” bir yansımadır… Bir iktidarın devamının her tür birey hakkının
önünde olduğu görüşü ağırlık taşımaktadır dizide. Bunun dışındaysa macera ve
kurgu olarak oldukça akıcı ve heyecan vericidir…
Dedim ya, ben seviyorum
diziyi. Ama arada ilettiği karışık mesajları da çok görmezden gelmeyin
bilinçaltınız olumlu olarak görmeye başlamasın. Hele bir insandışı bir iktidarın kendi
planlarını uygulamak için terörü kullanarak sivilleri veya güvenlik güçlerini
öldürtmesi… Hiç görmezden gelinmesin!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder